TEMİZ HAVANIN; İNSAN SAĞLIĞI VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

Mevzuatlar, teknolojideki ilerlemeler ve birçok ülkede ağır kirliliğe neden olan fosil yakıt oranın azalması nedeniyle, Avrupa’nın hava kalitesinde son yıllarda olumlu gelişme yaşanmıştır. Bununla birlikte, özellikle şehirlerde yaşayan birçok kişi, hava kirliliğinden olumsuz etkilenmeye devam etmektedir. Karmaşıklığı göz önüne alındığında, hava kirliliğine karşı mücadele etmek, pek çok düzeyde koordine edilmeye ihtiyaç duyulan bir eylemi gerektirir. Vatandaşları dahil etmek ve onlara zamanında erişebilecekleri bir şekilde bilgi sağlamak çok önemlidir. Hava kalitesindeki iyileştirmeler sadece sağlığımıza fayda sağlamakla kalmaz, aynı zamanda iklim değişikliğiyle mücadelede yardımcı olabilir.

Avrupa Çevre Ajansı’nın en son yayınlanan yıllık hava kalitesi raporu, Avrupa kentlerinde yaşayan birçok insanın hala Dünya Sağlık Örgütü tarafından zararlı olarak addedilen seviyelerde hava kirliliğine maruz kaldığını göstermektedir. Bu rapora göre, ince partikül madde konsantrasyonlarının 2014 yılında 41 Avrupa ülkesinde 428.000 erken ölüme neden olduğu tahmin edilmektedir. Düşük hava kalitesi büyük ekonomik etkiler de yaratmakta olup, tıbbi giderlerin artmasına, çalışanların üretkenliğinin azalmasına ve toprak, mahsul, ormanlar, göller ve nehirlerde tahribata yol açmaktadır. Hava kirliliğinin azaltılması iklim değişikliğiyle mücadeleye yardımcı olur. Karbondioksit, küresel ısınmanın ve iklim değişikliğinin en etkili kaynağı olsa da, tek nedeni değildir. ‘İklim etkenleri’ olarak bilinen diğer birçok gaz veya partikül bileşeni, Dünya’nın sahip olduğu güneş enerjisi miktarını (ısı da dahil) etkilemektedir. Örneğin, ince partikül halindeki maddenin unsurlarından biri olan ve yakıtların tam anlamıyla yakılmamasının bir sonucu olarak ortaya çıkan siyah karbon, atmosferdeki güneş ve kızılötesi radyasyonu emmesinden dolayı ısıtma etkisine sahiptir.

Hava kirliliği her yerde aynı şekilde meydana gelmez. Farklı kirleticiler, çok çeşitli kaynaklardan atmosfere salınır. Karayolu taşımacılığı, tarım, elektrik santralleri, sanayi ve konutlar, Avrupa’da hava kirliliğine neden olan en önemli unsurlardır. Atmosfere girdiklerinde, bu kirleticiler yeni kirleticilere dönüşebilir ve yayılabilir.

Bu karmaşıklığı gidermek için politikalar tasarlamak ve uygulamak kolay bir iş değildir. Hem coğrafi dağılım hem de ekonomik faaliyet açısından kaynak çeşitliliği göz önüne alındığında, eylemler yerelden uluslararası alana farklı seviyelerde gerçekleştirilmelidir. Uluslararası sözleşmeler, atmosfere salınan kirletici maddelerin miktarını azaltmayı amaçlayabilir; ancak bilgi kampanyaları, şehirlerdeki kirletici araçların kaldırılması veya kentsel imar kararları gibi yerel eylemler olmaksızın çabalarımızdan tam anlamıyla sonuç almamız mümkün değildir.